Doğru söze kim ne diyebilir? Elbette isteyen istediğini diyebilir. Diyebilir ama, doğruya yanlış yorum yapmak insanı baya zorlar. Zorlama da aşırı enerji isteyen bir şeydir. Hem enerji harcayaksın, hem de enerjini boşa harcayacaksın. Çalış çabala, sıfıra sıfır, elde var sıfır. Mantıklı bir eylem midir bu? Çözüm makamı kim? Ne tek başına genelkurmay, ne de tek başına hükümet. O halde?
O haldesi şu: Bu vatan hepimizin mi? Çiftçisi, köylüsü, çobanı, cahili, okumuşu, askeri, sivili, subayı, assubayı, uzmanı, eri, kapalısı, açığı, pantolon giyeni, eteklisi, mantolusu, ceketlisi... Saçı uzunu, küpelisi, jölelisi, sakallısı, bıyıklısı, hacısı, hocası, sendikalısı, sendikasızı, Harranlısı, Konyalısı, İzmirli'si... Kısacası bu kesimleri daha binlerce, onbinlerce çoğaltmak, adlandırmak mümkün.
Çıkıyor biri sırf ideolojisine mağlup olup, hükümeti yerden yere vuruyor. Sanki bu gidip yarın bir başkası gelmeyecek. Sanki dün onlarcası gelmedi, gitmedi. Sanki kendi ideolojisine uygun zannettiği biri gelse yurdumun her yanında zambaklar açacak. Her yanı ireyhan kokuları saracak. Sanki yurdum insanının bir bölümünü topyekün sınırdışı etmenin bir yolu, kolay bir çözümü varmış gibi. Sanki şimdi birilerine karşı burnundan soluyanlar, yarın olunca rahatlayıverecekler, paraya para demeyecekler...
Bu ülkede, her dönemde, herhangi bir hükümet yoktur ki hakkında "vatan ihaneti" suçlaması yapılmamış olsun. Bakın 1959 yılında 50 yıl önce ne diyormuş Nazım Hikmet?
Insan olan vatanini satar mi? Suyun içip ekmegini yediniz. Dünyada vatandan aziz sey var mi? Beyler bu vatana nasil kiydiniz?
Onu didik didik didiklediler, Saçlarindan tutup sürüklediler. Götürüp kâfire: «Buyur...» dediler. Beyler bu vatana nasil kiydiniz?
Eli kolu zincirlere vurulmus, Vatan çirilçiplak yere serilmis. Oturmus gögsüne Teksasli çavus. Beyler bu vatana nasil kiydiniz?
Günü gelir çarh düzüne çevrilir, Günü gelir hesabiniz görülür. Günü gelir sualiniz sorulur: Beyler bu vatana nasil kiydiniz 1959 Nazim Hikmet
Benim vatanım bu kadar ucuz mu ki; yüz yıllardır satılığa çıkarılmış da alıcısı yok? Bu nasıl bir anlayıştır? Hükümetleri halk seçmiyor mu? Bu gün bunu seçtiyse, dün bir başkası değil miydi seçilen? Millet arayış içinde, millet dertlerine çare peşinde. Milletin elinde sadece sandık varmış gibi görünse de, ondan daha önemlisi akıl var akıl. Aklın ve bilginin çözemeyeceği hiç bir konu yok. Hem; "terörle bir yere varılamaz, bu yolun sonu uçurumdur" diyeceğiz, hem de çözüm makamlarını dışlayıp, olur olmaz ifadelerle onlara laf söyleyeceğiz.
Doğruları savunmak lazım. Doğruları herkes kafasına göre değil, toplumun ve ilmin genel kabul gördüğü doğruları savunmaktır asıl olan. İnanın, insan doğruları yazarken, parmaklar klavyenin üzerinde dans ediyor. Hiç takılmıyorsunuz, hiç yorulmuyorsunuz. Otomatiğe takıyorsunuz, kendiliğinden ortaya çıkıyor doğrular.
Genlekurmay ve hükümet, eğer ortada bir hak var ise, ki yıllardır var olduğunu savunuyor, yok olduğunu düşünenelere anlatmaya çalışıyoruz. O halde ilmi ve akli gerekçeleri hazırlayıp, usulü dairesinde çözüm makamlarına sunmak bizim görevimiz. Hamaset ile sonuç alınamaz bunu bilesiniz.
Mağdurların ve çözüm makamlarının hepsine birden saygılarımı ve hürmetlerimi sunuyorum
Tayyar YILDIRIM (E) Asb.
|