MESAJ PANOSU

Mesaj Defterine Yazın


Mithat Türetken    30 Ağustos 2007 23:55
Saygıdeğer Meslekdaşlarım
Bizler taleplerimizi ilgililere ilettik taleplerimizden kesinlikle taviz vermiyeceğiz bu kadar haksızlığa uğradığımız yetmiyormu? Arkadaşlarımız gerekli ilgiyi göstersinler Meclis ekimde açılıyor bu tarihte tüm milletvekillerine mesajlar gönderelim basındaki değerli yazarlara sorunlarımızı bilinçli ve anlaşılır bir şekilde yazalım Sn.Bakana sözlerini hatırlatan mesajlar gönderip sonucunu bekliyoruz diyelim ve bize bu sözü aktaran star gazetesinden Sn.Halit Tunç beye halittunc@stargazete.com adresine mesaj gönderip daha önce duyurduğu MSB müjdesini bizler adına takip etmesini istirham edelim. Sevgi ve saygılarımla

Mehmet AKPINAR    30 Ağustos 2007 22:49
Sevgili arkadaşlar,sitemizi her ziyaret ettiğinizde ana sayfamızdaki Hürriyet gazetesi linkinide tıklarsanız sürekli Bumerang ta kalacağımızdan ,ulaşamadığımız emekli kitlemize daha kolay ulaşabileceğiz,Teşekkürler..

mehmet burkay    30 Ağustos 2007 16:35
İÇİMİZE SİNDİREMEDİKı..

Bu 30 Ağustos Zafer Bayramını da sorunlarımızla geçiştirdik.Tören alanında, manevi duygularımız doruğa çıktı..İstiklal Marşımız bizleri duygulandırdı.. Oysa bu bayramda sevindirilmeyi beklerdik.MAALESEF.
Bu devletin kurtuluşunu gerçekleştirenler de, yokluk içindeler di ,Yoklukla mücadele edip,düşmanla savaşarak, bu ülkeyi bizlere teslim ettiler. Allah mekanlarını cennet eylesin Bu gün, bu Vatanın savunmasında görev almış,vatanı için canını esirgemeyen, şer güçlerle çarpışan, ASSUBAY ÇALIŞANLARI VE EMEKLİLERİ DE, aynı yokluk içinde, mücadelesini sürmektedirler Bu kader mi bilmem.
SAYIN GENEL KURMAY BAŞKANIMIZ, CUMHUR BAŞKANI'ı nı SELAMLAMIYORMUŞ..İÇİNE SİNDİREMEDİĞİ BİR ŞEYLER OLMALI..SAYIN GENEL KURMAY BAŞKANIM, BİZLER DE; İÇİNDE YAŞADIĞIMIZ,BU YOKLUĞU, YILLARDIR İÇİMİZE SİNDİREMİYORUZ..İÇİNE SİNDİRİLEMEYENLERİN NE KADAR ACI OLDUĞUNU GÖRDÜNÜZ MÜ? BİZLER DE İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ BU DURUMUMUZU HİÇ İÇİMİZE SİNDİREMEDİK..Çünkü, bir temizlik işçi nin maaşı ,bizlerden daha iyi seviyede.Onların emeklileri ve çalışanlarının maddi durumları bizlerden daha iyi durumdadır...EMEKLİ ASSUBAYLARIMIZIN, ÇOĞUNUN HALA KİRADA OTURDUKLARINI BİLİYORMUSUNUZ?.EMEKLİ OLDUKTAN SONRA, ASSUBAYLARIN ÇOĞUNUN HALA, BAŞKA BAŞKA İŞLERDE ÇALIŞARAK, MENSUBU OLDUĞU T.S.K. LERİNİN, PRESTİJİNİ SARSMAYACAK TARZDA, HAYATLARINI DEVAM ETTİRDİKLERİNİ, BİLİYORMUSUNUZ?
OYAKBANK IN SATILMASINI DA, BİZLER İÇİMİZE SİNDİREMEDİK..OYAK BANKI YARATAN VE BÜYÜTEN BU ÜYELERİN, HİÇ Mİ HAKLARI YOKTU BU ADALETSİZ PAYLAŞIMI DA HİÇ İÇİMİZE SİNDİREMEDİK..
BİZLER DE; SİZLERİN BU SUSKUNLUĞUNUZU, İÇİMİZE HİÇ SİNDİREMEDİK.İÇİNE SİNDİRİLEMEYENLERİN NEKADAR ACI OLDUĞUNU TATDINIZ VE YAŞADINIZ DEĞİL Mİ?
BİZİM HAKLARIMIZIN VERİLMESİNİN, SİZİN ELİNİZDE OLDUĞUNU SÖYLÜYORLAR.HANİ ASTLARINI KORUMAK, KOLLAMAK VE ONLARIN HAKLARINI GÖZETMEK, SİZLERİN GÖREVİYDİ.BİR KOMUTANIN ÜSTÜNE DÜŞEN GÖREVİNİ YAPMAMASI BİZİM DE İÇİMİZE SİNMEMEKTEDİR.
DAHA NİCE, 30 AĞUSTOSLARIN COŞKUSUNU YAŞAMAK, SORUNLARIMIZIN BİR AN ÖNCE, ÇÖZÜLMESİ DİLEKLERİMLE SAYGILARIMI SUNUYORUMı

HACI MUSTAFA    30 Ağustos 2007 15:48
TÜM MESLAKTAŞLARININ TEMAD'IN AİHM.GİTMESİ İÇİN OY KULLANMASINI DİLİYORUM

HACI MUSTAFA    30 Ağustos 2007 15:21
TÜM SİLAHLI KUVVETLER MENSUPLARININ VE EMEKLİLERİNİN KENDİSİNİ TÜRK OLARAK KABUL EDEN TÜRK MİLLETİNİN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMININ KUTLAR SAĞLIK VE ESENLİKLER DİLERİM. TÜRKİYE ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLARIN BOŞA ÇIKMASINI VE TÜRK DEVLETİNİN DÜNYA DURDUKÇA DEVAMINI CANI GÖNÜLDEN DİLİYORUM SAYGILARIMLA.

MESUT MAVİTUNA    30 Ağustos 2007 14:49
Değerli Dostlar

Kurtuluş savaşı, Yüce TÜRK Milletince YA İSTİKLAL YA ÖLÜM PAROLASIYLA başlatılmıştır. Bütün dünyaya, özelikle de mazlum milletlere örnek olan ve KUDRETİNİN MEVCUDİYETİNİ DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA olduğunu bilen, YÜCE TÜRK MİLLETİ, on binlerce şehit ve gazi vererek, Tarihimize şan ve şeref dolu bir sayfanın tamamlanmasında onurumuz ve gururumuz olan 30 AĞUSTOS ZAFER ini yaratmıştır.

Bizlere bu tarihi mutluluğu yaşatan ve bugün 85 nci yılını kutladığımız, 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ, Başta asrın dehası olan MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜMÜZE ve ona inanan ASİL TÜRK MİLLETİNE sonsuz şükran ve minnetlerimi sunarım. Bu şeref dolu bayramımız, bütün TÜRK MİLLETİNE KUTLU OLSUN.

ATATÜRKÜN; YURTTA BARIŞ CİHANDA BARIŞ sözünü anlayamayan uluslar, bu sözü her gün yatıp, kalkıp iyi düşünsünler. Kendi şahsi çıkar ve menfaatleri için değil, ulusların ve insanlığın yararı için çalışsınlar. İnsanları öldürerek ve onları yaptıkları silahların deneme tahtası olarak kullanmayı ve para kazanmayı değil, insanlığın onuru gururu ve dünyanın temiz kalması için kullansınlar.

Bu millet karakteri gereği; vatanını, milletini, bayrağını, hakça paylaşmayı, adil ve dürüst olduğu için 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINI yaratmıştır.

YÜCE TÜRK MİLLETİ her zaman her şeyin en iyisine layıktır.
Bunu yaratmak da bizleri idare edenlerin HAK, HUKUK ve ADALET içeren düşünce yapısındaki en büyük vazifeleri olmalıdır.

Bu şerefli gün vesilesi ile canını, kanını vatanımıza siper eden, bütün şehitlerimize Allahtan rahmet, gazilerimize sağlık ve sıhhatler dilerim.

NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE, NE MUTLU LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİNDE YAŞIYORUM DİYEBİLENE

Saygılarımla

Ahmet ÖZDEN    30 Ağustos 2007 13:44
http://www.ahmetoızden07.com
Sayın Vecdi GÖNÜL
Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanı/ANKARA

Sayın bakanım;

1)1970 li yılların sonlarında zamanın hükümeti bir yasa ile 2 yıldan 3 ve 4 yıla çıkan Harp okullarının çalışan ve emekli mezunlarına ve hatta mezun olmayan gümrük ve yedek subaylıktan geçen subaylara bile yeni öğretim yılı kadar okumuş gibi kıdem vererek bir üst dereceye yükselmelerini sağlamıştır.

2)1980 li yılların sonlarına doğru yine zamanın bir başka hükümeti öğretmen okullarını kapatarak,önce eğitim enstitüleri ve daha sonra eğitim fakülteleri haline getirmişlerdir.Öğretmen okulu mezunu olan çalışanlarını da bunların emeklilerini de ön lisans eğitimine tabi tutarak hak kaybı yaşatmamıştır.

3) Halen yürürlükte olan mevzuata göre Polis Meslek Yüksek okulunu bitiren bir Polis memuru 9 ncu derecenin 2 nci kademesinden başladığı halde Astsubay Meslek Yüksek okulunu bitiren ve rütbe taşıyan bir Astsubay 9 ncu derecenin 1 nci kademesinden göreve başlamaktadır.

4) 2003 yılında kapatılan Astsubay okullarının seviyesi yükseltilerek Astsubay Meslek Yüksek okulları açılmış ama ne çalışanı ne de emeklisi yukarıdaki örneklerde olduğu gibi hiçbir haktan yararlandırılmamıştır.

Sayın bakanım.yukarıdaki (1) , (2) ve (3) ncü maddeleri içeren yasaları çıkaran Hükümetlerin bağlı olduğu Partilerin isimlerinin başında ADALET ismi yoktu.(4) ncü maddedeki yasayı çıkaran ve uygulayan hükümetin bağlı olduğu siyasi partinin adı ise ADALET VE KALKINMA PARTİSİDİR. Sizde bu partinin Bakanısınız.%46.7. oy almış bir siyasi partiye ben şahsen bu adaletsizlikleri yakıştıramadım.

Sayın bakanım tekrar saygılar sunar,bu adaletsizliğin üzerinde oturmamanızı tavsiye ederiz.





NOT:Bu yazının Başbakana çekilmiş şeklini www.ahmetozden07.com adlı sitede bulabilirsiniz.Sayın Ahmet ÇAM'ın Forum sayfasındaki yazısına atfen yazılmıştır.

Yusuf Özkara Antalya    30 Ağustos 2007 11:52
Başta Türk Silahlı Kuvvetlerimiz olmak üzere, Gazilerimiz, Şehit ailelerimiz, dul ve yetimlerimiz, emeklilerimiz ve camiamız ile tüm Türk milletiınin Zafer Bayramıını kutlar, nice zafer bayramları temenni ederim. 30 Ağustos 2007
Yusuf ÖZKARA
Muharip Gazi
Antalya TEMAD İl Başkanı
(Yönetim Kurulu adına)

Hikmet BOLAT    30 Ağustos 2007 11:39
Sayın Talu, Annenize Tanrıdan Rahmet, sizlerede başsağlığı dileklerimi iletir, mekanının cennet olmasını yüce tanrıdan dilerim.

gençyürek    30 Ağustos 2007 11:12
ERSEN ABİ............
Çok merak ettiğim için senden cevap alabileceğimi düşündüm..........

Abi Avrupa insan hakları mahkemesi Bir astsubayın açmış olduğu davada TÜRKİYE yi ODA HAPSİ konusunda haksız bulmuş ve 3500 EURO tanzminata mahkum etmiştir ...dolayısıyla hepimiz sevindik oda hapsi kalkıyo zannettik ama değişen hiç bişe olmadı ve halen yarğısız sualsiz gözünün üstünde kaşın var denilircesine halen devam etmektedir..

1. Oda hapsi ile ilğili bir çalışma varmı

2. oda hapsi ile ilğili avrupa insan hakları mahkemesine dava açan emekli çalışan başka personel varmı

abi bu konularda bizi aydınlatırsan seviniriz.. cevabını mesaj panosundan takip edecem ...saygılarımı sunuyorum
Yönetici yorumu Yönetici yorumu:
Sevgili Kardeşim
AİHM kararı iç hukukumuzu bağlayan bir karardır. AİHM şahsi hürriyetin muhakemesiz kısıtlanamayacağını İnsan Hakları sözleşmesine dayanarak belirtmiştir. Bu karar paralelinde yasa düzenlemesi yapılması şarttır peki yasa düzenlemesi yapılıncaya kadar oda hapsi cezası devam edecekmidir. KESİNLİKLE ETMEMESİ GEREKİR Oda hapsi cezası alan personel bir dilekçe ile "Oda hapsi cezası AİHM kararı ile ancak mahkemelerce verileceği hükmüne bağlanmıştır, "tarafıma verilen cezanın bu nedenle kaldırılmasını yasal haklarım saklı kalmak kaydı ile arzederim"şeklinde bir dilekçe verecektir buna rağmen ceza kaldırılmaz ise dava açma tazminat talep etme hakkınız var ve örnek karar olduğu için bu kez daha ağır bir tazminat sözkonusu olacaktır. ama arkadaşlarımız sürtüşmelere girmiyelim başımızı daha fazla ağrıtmıyalım dedikleri için itiraz etmiyorlar bunu bilenlerde istediği gibi at oynatıyorlar Mutlaka kalkacaktır bu bizim olmazsa olmazlarımızdandır.Görevdeki arkadaşlarımız kendilerine saygı duyarak görevlerini en iyi şekilde yapsınlar ve mutlaka İç Hizmet Kanunundaki müracaat ve şikayet usullerine riayet etsinler.Oda hapsi cezası vermek suçtur ama suça suçla karşılık verilmez ilkesi doğrultusunda bu cezayı alan kesinlikle bu ceza yasal değil yatmıyorum şeklinde davranmamalı itirazını bir üst makama yaparak sonuca göre hareket etmelidir.

kemal düz    30 Ağustos 2007 08:44
NUTUK ÜZERİNE BİR İNCELEME
Birinci Dünya Savaşının sonunda Alman İmparatorluğu çöktü, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu parçalandı, Rus Çarlığı tarihten silindi. Galip gelen sömürgeciler dünyaya yeni bir biçim vermeye giriştiler. Başlıca hedefleri Osmanlı Devletiydi: Özellikle; Boğazlar, petrol, Ortadoğunun paylaşımı, Türklerin bir daha başkaldırmayacak şekilde parçalanıp ezilmesi gibi konularda ilgiliydiler. Anadoluyu işgal eden silahlı güçlerin sayısı 400 bin kişidir. Osmanlı Ordusundan geride ancak 35 - 40 bin kişi kalmıştır. Galipler, ordunun elindeki silahları toplamaktadır. Halk on yıl sürmüş savaşlardan bitkin çıkmıştır. Milli Mücadelenin başladığı günlerde: işgal, isyan, ihanet, gaflet, dalalet ve benzerleri kol gezmekteydi. Bu bakımdan Kurtuluş Savaşı yalnızca işgal kuvvetlerine sömürgecilere karşı yapılan bir savaş olmak durumunda kalmamıştır. Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan, emperyalizmin ileri sürdüğü şartları kabul eder ve kaderlerine razı olurlar. Galiplerin koşullarını yalnızca Türkler kabul etmezler bu, yokluğa ve yoksulluğa rağmen, dört yıl sürecek ve ölesiye bir savaşı göze alırlar ve zaferi kazanırlar. Bu mucizenin adına Milli Mücadele denir. Olağanüstü bir dönemdir. Sakarya ve Büyük Taarruz emperyalizmin bu akınını durdurmuş, Osmanlının küllerinden tam ve bağımsız yeni bir devlet doğmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal Atatürkün, Nutuk(Söylev) adıyla tanınan eseri, 15  2Ekim1927 tarihlerinde, yeni yapılan TBMM salonunda, milletvekillerine hitaben yaptığı uzun bir konuşmanın metnidir. Atatürk bu eseriyle üstün bir konuşmacı ve lider olduğunu kanıtlamıştır yalnızca o günkü kuşaklara değil, gelecek kuşaklara da yol göstermiştir. Mustafa Kemal, bu konuşmayı, kendi el yazısıyla yazmıştır. Konuşmasının başında, Cumhuriyetçi ve Halkçı yönetimin gelecekte ülkeye yeni mutluluklar ve onurlar kazandıracağına inandığını belirtmiştir. Olaylarla dolu 9 yıllık bir süreyi anlatmıştır.15 Ekim sabahı başlayan konuşma, 6 gün sonra, 20 Ekim günü bitmiştir. Toplam 36 saat (aralıklı olarak 6 gün) 31 dakika sürmüştür.Cumhuriyet Halk Fırkasının İkinci Büyük Kongresinde, bizzat kendisi tarafından okunmuştur. Nutuk Türk tarihinde bir dönüm noktası olduğu, Kurtuluş Savaşı dahil her şeye yeni baştan başlandığı için, Mustafa Kemalin 19 Mayıs 1919da Samsuna çıkışıyla başlamakta ise de; Kurtuluş Savaşına yol açan olaylar, 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes anlaşmasına dayandırıldığı için asıl başlangıç sayılır.
Nutuk,Vaziyet ve Manzara-yı Umumiye bölümüyle başlar. Sırasıyla Kurtuluş Savaşının başlangıcındaki çalışmalar, Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas kongreleri, Heyet-i Temsiliyenin faaliyetleri, Anadoluda ki ayaklanmalar, Misak-ı Milli ve İstanbulun işgali, Babıali ile ilişkiler, TBMMnin açılması, Kurtuluş Savaşının aşamaları, uluslar arası konferans ve antlaşmalar, Saltanatın ve Hilafetin kaldırılması, Cumhuriyetin ilanı anlatılır.
Bağımsızlığın, çağdaş bir ulusun ve cumhuriyetin temel ilkeleri kişiler ve olaylarla ilgili yorumlar ve hesaplaşmalar geniş yer tutar. Bağımsızlık ve halka dayanma ilişkesi ile çağdaşlaşma hedefi ön plana çıkar İleriye yönelik hedef ve bu alandaki kazanımların korunması dile getirilir ve daha sonraki uygulamaların ana hatları sık sık tekrarlanır.
Atatürk, Nutukda kendi ifadesiyle, Ulusal varlığı sona ermiş sayılan büyük bir ulusun bağımsızlığını nasıl kazandığını, bilim ve tekniğin en son ilkelerine dayanan ulusal ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalışmıştır. 1. Dünya Savaşının bitişini, Osmanlı Devleti ile Türk milletinin içine düştüğü kötü durumu;Samsuna çıktığım gün umumi vaziyet ve manzara başlığı ile özlü bir biçimde belirtir. Ülkede yaşayan Rum ve Ermeni unsurların bir yandan ayrı ayrı, bir yandan da birbirleriyle iş birliği içinde Türkiye için zararlı faaliyetlerde bulunduğu örgütler kurduğu ifade edilir.
Bu durum karşısında vatanın asıl sahiplerinin başlangıçta belli bir yöreyi veya bölgeyi kapsamına alan, fakat hepsinin de hazırdaki veya gelecekteki düşmandan korunmayı, onlardan kurtulmayı sağlamak şeklinde bir tek amacı bulunan, savunma çabaları, kısa zamanda milli nitelikte bazı cemiyetlerin ortaya çıktığı belirtilir.
Atatürk, bu 9 yıllık süreyi, Mondrostan Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışına kadar geçen dönem ve 23 Nisan 1920den sonrası olarak, 2ye ayırır. TBMM nin açılışından söz ederken bu ayrımı şöyle dile getirir: Şimdiye dek bilginize sunduklarım kişisel olarak ve Temsilciler Kurulu adına değindiğim Ulusal örgütlenme dönemi olaylarının açıklanmasına ilişkin idi. Bundan sonra söyleyeceklerim. Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldıktan sonra ve yöntemine göre hükümet kurulduktan bugüne değin meydana gelmiş olaylar ve devrimleri içerecektir.
Milli Mücadele olarak bilinen dönem ile Cumhuriyetle başlayan devrimleri bir bütün olarak gören ve bunların tümünü bir bağımsızlık savaşı olarak adlandıran Atatürkün bu anlayışı Nutukta açık bir şekilde bellidir. O bir yandan Türk Ulusunun,Batının siyasal ve ekonomik zorbalığına karşı silahla nasıl savaştığını ve öte yandan  Doğunun dinsel, sosyal ve siyasal baskısına karşı büyük bir devrim yaparak, ulusal egemenliğe dayalı Cumhuriyetçi, Halkçı ve Laik bir devleti nasıl kurduğunu açıklamıştır.
Bunun dışında Nutuk, ulusa bir hesap verme niteliği de taşıdığından Atatürk, kendisine ya da giriştiği devrime yönelik eleştiriler yanıt vermek gereğini de duymuştur.
Nutuk üç ana başlık altında toplamak mümkündür; Mustafa Kemal Atatürkün Samsuna çımadan önceki yaşamı. Samsuna çıkıştan TBMMnin toplanmasına kadar geçen dönem Türkiye Millet Meclisinin toplanmasından Cumhuriyetin ilanına kadar geçen dönem ve Cumhuriyetin kuruluşudur. Nutuk çok yönlü, çok alanlı bir eserdir. O: ne tarih, ne destan, ne roman, ne de hatıradır. Hem hepsidir, hem de hiç biridir, çünkü hepsini de içinde barındırır. Eskimiş bir yapının yıkıntısının ortadan kaldırılışını ve onun yerine yepyeni bir yapının kuruluşunu anlatıyordu. Bu yeni yapının düşünce altyapısı, geçmişle aynı olmasa da insan malzemesi aynıydı. Burada değişenle aynı kalanın uyumlu olması için yeninin unsurlarının iyi bilinmesi i gerekliydı. Bunun yollarından biride Nutuk iyi anlamak ve kavramakla mümkündü.
Nutuk ilk kez 1927de Arap harfleriyle, 2 cilt olarak basılmıştır. 1934te 3 ciltlik olarak yayınlanmış, 1952 ye kadar sadece 8 defa basılmıştır. 1963te Türk Dil Kurumunca sadeleştirilmiş bir Türkçeyle yayınlanmıştır.1981de Türk Tarih Kurumu baskısı yapıldı. Bütün bu çalışmalarda 3. cildini oluşturan Belgeler bölümü eklenerek bütünlük sağlanmamıştır. Daha sonra pek çok tam ve özet baskıları yapılmış ve yabancı ülkelerin dillerine de çevrilmiştir. Metinleri ekte verilen belgelerin dışında 299u bulmaktadır. Bu özelliği ile yeni Türkiyenin oluşumunu kapsayan bir kaynakların başında yer alan bir tarihçedir. Atatürk, amaca. uygun olarak kendisinin de yer aldığı ya da yönlendirdiği olaylara öncelik vermiştir. Çünkü açıkça vurguladığı gibi amacı, Türk devriminin inceliklerinde tarihe kolaylık sağlamaktır. Nutuku kaleme alan Atatürk, geçmişle gelecek arasında tarihsel bir köprü görevi rolündedir. İşte bu rolü oynadığı için büyüktür. Mustafa Kemal Atatürkün gerek doğal yetenekleri, gerekse kendini bilinçli olarak hazırladığı sıralarda, kazanan özellikler, bir insanda olabilecek en büyük özelliğidir. Bu özellikler, kazandığı zaferlerle başardığı işlerle desteklenir. Nutuk, Atatürkün Cumhuriyeti, gençliğe hitabı ile son bulur. Burada gençliğe şöyle seslenir: Ey Türk Gençliği! Birinci görevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa kadar korumak ve savunmaktır. Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli hazinendir. Sesleniş şöyle biter; Ey Türk geleceğinin evladı! İşte bu durumlar ve koşullar içinde bile görevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Nutukta kullanılan dil ve anlatım Mustafa Kemalin sahip olduğu bir şekilde askeri alanda gösterdiği bir başarının da göstergesidir. Mustafa Kemalin özellikleri
bunlarla da sınırlı değildir elbette. O, gerektiğinde yemez, içmez ve uyumazdı. Son derece
cesurdu, ölümden bile kokmazdı. Çok ileri görüşlü bir komutandı. Çok ileri görüşlüydü. İnsanları iyi tanır ve kimi nerde, nasıl görevlendireceğini bilirdi. İlkeleri açısından sert, kişisel açıdan hoşgörülü ve bağışlayıcıydı. Duruma göre esnek davranmasını bilirdi. İçinde bulunduğu küçük gruba her zaman ve her koşulda egemen olurdu. Gözleri olağanüstü kişiliğinin simgesiydi. Kişisel bakımdan son derece dürüstü. Nutuk, Cumhuriyetin eseridir, Cumhuriyet te, Türk milletine yaptığı bütün hizmetlerden sonra bile, Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim.diyen, Mustafa Kemalin eseridir. Cumhuriyet, Türk Kurtuluş Savaşının iç ve dış düşmanlara karşı yapılan, zaferlerle sona erdirilen, bunun arkasından da eski ve yetersiz sistemin değiştirilmesiyle varılan bir sonuçdur. Nutuk, bütün bu özellikleriyle Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu anlatan ve yakın tarihimizi aydınlatan eşsiz bir belgedir.
Kemal Düz

kemal düz    29 Ağustos 2007 22:15
Ben bazen şöyle düşünüyorum:yanılmış olabilirim:emekli durumuna gelmiş bir Assubayı sanki 'görünmez bir'el mecburen emekliliğe zorluyormuş gibi gelir bana. Şahsen benim emekli olduğumdan yana bir sorunum yok da, o günler aklıma geldikçe sanki beni teşvik eder gibi bir halleri vardı kimilerinin. Oysa Assubayların dışında olanların nedense emeklilikleri hiç söz konusu dahi edilmez. Biz Assubayların emekliliği hep böyle mi oluyor bilmiyorum. Hiç unutmam emekli olacaktım daha doğrusu- o gün izin bir süre izin alacaktım belki de dilekçeyi vermiştim sabahleyin 3 dakika gecikmişim. Bana geciktiğim şu şekilde hatırlatıldı:"her halde uyuya kaldın" bunu hiç unutmam hiç....
Yönetici yorumu Yönetici yorumu:
Tespitlerinizde haklısınız özellikle de bu konuyu meslekdaşlarımız dile getirir "Günü doldu daha ne bekliyor" Oysa subaylar son güne kadar yaş haddini beklerler bizim beklentimizin olmaması görev koşullarının ağırlığı bu düşünceyi doğuruyor. Ben İzmire tayin olsaydım daha yıllarca görevde kalmaya kararlı idim ama sürgün tayin beni erken emekliliğe yöneltti oysa beklentisi olmayan tecrübelerle donatılmış bir kd.Başçavuş daha prestijli ve rahat görev yapacaktır.Her arkadaşıma sosyal ve ekonomik sorunları halledilmiş rahat bir emeklilik diliyorum. E.G.

ziya    29 Ağustos 2007 21:58
TÜM MESLEKTAŞLARIMIN,GAZİLERİMİZİN VE HALKIMIZIN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINI KUTLARIM.BİZLERE BU GÜNLERİ GÖSTERDİKLERİ İÇİN ŞEHİTLERİMİZE ALLAHTAN RAHMET DİLİYORUM.MEKANLARI CENNET BAHÇELERİ OLSUN.

Mehmet AKPINAR    29 Ağustos 2007 20:24
Sayın Talu,acınızı yürekten paylaşıyorum,Anneciğinizin mekanının cennet olmasını huzur içinde yatmasını diliyorum,başınız sağ olsun..


Mehmet AKPINAR EM.Asb..

Haluk TIRAVOĞLU    29 Ağustos 2007 12:30
Haksızlığın ve adaletsizliğin savaşcısı, dürüstlüğün ve mücadelenin yılmaz savunucuzu erdemli gazeteci Sn.Umur TALU çok değerli anneniz hanımefendinin vefatını derin bir teessür ile öğrenmiş bulunmaktayız. Başta değerli şahsınıza ve ailenize sabırlar kıymetli annemize de rahmetler dileriz, mekanı cennet olsun. Yüce Allah sizlere ömürler versin.

Tüm emekli/çalışan assubaylar ve aileleri olarak acınızı paylaşıyoruz.

En derin saygılarımızla.

(E)Dz.Asb. Haluk TIRAVOĞLU

Haluk TIRAVOĞLU    29 Ağustos 2007 12:14
TRENİ KAÇIRMAYALIM.

Aman treni kaçırmayalım.

Biz üyeler ama sadece aidat ödeyen değil ilgili üyeler;

burada,

ikaz,
destek,
yardım,
üye katılımı sağlama,
birlik ve dayanışmaya katkı,
üyeleri assubay sorunlarına dahil etmek ve şubeler/genel merkezimizin doğal denetim ve katkı işleriyle uğraşırken,

genel merkezimizde elini çabuk tutmalı ve hemen ama hemen birşeyler yapıp ateşin altına bir iki odun daha atmalıdır.

Hazır memur zamları, polise verilecek ek zamlar gündemdeyken seçim öncesi verilen taahütllerin üzerine gidilmeli ve somut sonuçlara ulaşmak için çaba sarfedilmelidir. Artık Genelkurmayında olaya müdahil olması sağlanmalıdır.

Asıl önemlisi genel merkez bir kısım şubelerin üzerindeki ölü toprağının atılması için bu şubeleri ikaz etmelidir. Bu şubeler meyhane kahvehane işletmeciliğini bırakıp artık biraz çalışmalıdır.

Bu arada TEMAD genel merkezimiz gelişmeleri periyodik olarak üyelere bildirmeye devam etmelidir.

Haydi artık hareket zamanı, çıkartalım şu yasaları.

En derin saygılarımla.

Haluk TIRAVOĞLU
(E)Dz.Asb.

Ersen Gürpınar    29 Ağustos 2007 11:44
Saygıdeğer arkadaşlarım Adalet ve eşitlik adına bizlere büyük desteklerde bulunan Sn.Umur Talu\'nun annesi vefat etmiştir acısı acımızdır kendisine,sevenlerine Allahtan sabır Merhumeye rahmet dileriz .Ruhu şad olsun mekanı cennet olsun
Not.Bizler adına İstanbul İl başkanımız Sn.Ahmet Atik cenezaye çelenk gönderecektir. Taziye mesajlarınız için utalu@ttnet.net.tr ve utalu@sabah.com.tr
Tel. 0537 6607121
SMS : 4122-UT

Mehmet EROL    29 Ağustos 2007 11:09
Sabah gazetesi yazarı cesur yürek sayın Umur TALU'nun annesinin vefatını üzüntü ile öğrenmiş bulunuyorum. Merhumeye tanrıdan rahmet, geride kalanlara ise sabır diliyorum.

kemal düz    29 Ağustos 2007 08:54
Türk tarihi zaferlerle doludur. 30 Ağustos 1922de zaferle sonuçlanan Dumlupınar Savaşı, Türk ulusunun yeniden dirilişidir.

Malazgirt Savaşıyla (1071) 26 Ağustosta Anadolunun Türklere kapıların açan kahraman ordumuz; Başkomutanlık Meydan Muharebesiyle de Anadolu topraklarının Türk Vatanı" olduğunu bütün dünyaya ispatlamıştır ve yine Ulusumuzun iradesiyle Cumhuriyet kurulmuştur.
30 Ağustos 1922 tarihi, Türk Ulusunu esir etmek isteyen emperyalist güçlere karşı; kadınıyla çocuğuyla, ordusuyla topyekûn verdiği bir savaşın ve ulusal benliğini kurtardığı ve Zafer Destanının yazıldığı gündür.

Atatürk ve silah arkadaşları ile kahraman Ordumuza şükran ve minnetlerimizi sunarken, Ulusumuza da Zafer Bayramı kutlu olsun..

Şerafettin Turgay    28 Ağustos 2007 20:03
Saygıdeğer TEMAD Gen.Mrk.Yönetimine

Camiamıza Yönetim ve Denetim kurullarında temsil hakkını çok gören, elliyi geçen iştiraklerinde istihdam hakkı tanımayan, emrivaki ÜYE liğin sonunda zoraki ilişik kestiren, alın terimizi çocuklarımızın nafakasını GASP eden nerdeyse bizlere yaşam hakkı tanımayan OYAK ile hukuksal mücadelemizde tüm İç Hukuk yollarının tükenmesine rağmen derhal AİHM ne gidilmemiş , OYAK\'a nedenini hala anlamadığım altı ay gibi bir süre tanınmıştır.
Sayın Genel Başkanım ve Yönetimdeki arkadaşlarım, tanıdığınız süre dolmak tadır.Şahsen dört gözle beklediğim müracaatınızın en kısa zamanda gerçekleşmesini umuyorum.

Beklentilerimizin çok İşinizin zor olduğunu biliyorum.

Bildiğiniz gibi GAZETE İLANINDAKİ tüm haklarımızın savunulması alınması camiamızın olmazsa olmazlarıdır. Tek bir maddesinden TAVİZ dahi düşünülmemelidir.

Sizlerde hak verirsinizki yıllardır sindirilmeye çalışılan camianın silkelenmeye kendine gelmeye başlamasıyla beklentileride çoğalmaktadır.Bu nedenle ;
TÜZÜĞÜMÜZDE zaten yazılı olan , Sosyal Kültürel ekonomik dayanışmaların ve Öğrenci Yurdu Tüketim Kooperatifleri Konut Yapı Kooperatifleri gibi girişimlerinde acilen ve bir an önce başlatılarak hem camiamıza ÖZGÜVEN kazandırılmalı hemde herzaman karşımıza çıkan EKONOMİK SORUN lar aşılmalıdır.

Elle tutulur gözle görünür somut proje ve uygulamalar çekim merkezi oluşturacak ÜYELİĞE katılım hızla artacaktır.

Sayın Genel Başanım, Yukarıdaki beklentilerimle ilgili müjdeli açıklamalarınızı ÜMİT le bekliyorum.

Aksi takdirde Ümidi kaybolmuş ÜYE lerden destek isteme hakkınızda olmayacaktır

Selam ve Saygılarımı sunar Başarılar dilerim.

Yurtsever Büyük    28 Ağustos 2007 13:49
Güncel, kısır siyasi tartışmaların içinde taraf olmayı istemiyorum.Çünkü ya bizdensin ya onlardansın(düşmanımsın)anlayışını benimsemiyorum.Memleketin bu anlayıştan çok çektiğini düşünüyorum.Konuları fikir bazında tartışmalı,olaylara objektif bakmaya çalışıp ,onaylamadığımız her kesime ait her türlü yanlışı eleştirip doğruları takdir etmeliyiz.

Bazı kesimlerin yaşam tarzlarını, kendi gibi yaşamayanlara dikta etmesinden duyulan endişe tamam, Cumhuriyetin kazanımlarında geriye gidişten duyulan endişe tamam, Üniter yapının bozulmasından duyulan endişe tamam da !

Bazı arkadaşlarımızın yazılarında söylediği gibi ;

"Askerler sivillerden çok daha iyi yönetmeyi bilirler ve geçmiştede yönetmişlerdir."!!!!!
"Askerler her zaman demokrasiyi çoğu zaman sivillerden daha iyi uygulamışlardır."!!!!!"

gibi ifadelerle söylemde bulunmak bu şekilde bir şeyleri savunup birilerini eleştirmek büyük yanlıştır.Atatürk ilke ve inkilaplarını,milli mücadeleyi,Cumhuriyetin kazanımlarını bu şekilde anlatıp benimsetemeyiz.Bu siteyi bizden başka okuyanlarda var.Böyle bir görüntü vermemiz çok yanlış.Bizi ayıplar ve gülerler.Yeter artık kendimize, milletimize güvenelim vesayet altında olmayı kabul etmek çare değildir.Daha dün bağımsızlığına kavuşan Ukrayna gibi ülkelerde halkın hükümetleri nasıl değiştirdiğine bakalım.

Millet nezlinde karşılığını bulacak yeni bir alternatif siyasi hareketin oluşup olgunlaşmasına zemin hazırlayalım.Türkiyenin bu gücü ve potansiyeli var.Hiç bir şey için geç değil. Sigorta olarak bakılan kurumlar zaten yerindeler önemli olan sigortaları attırmamak.

kemal düz    27 Ağustos 2007 19:45
SEÇİMLERİ ISKALAMAK

Aslında seçim sonuçları hakkına benim hiç mi hiç konuşmaya hakkım yok. Ben ilk defa bu seçimde oy kullanmadım. Yani seçme hakkımı kullanmadım, zaten seçilme hakkım piyango biletindeki en büyük ikramiye oranı kadar bile olamaz.
Seçim sonrası, eş, akraba, dost ve gönüldaşlar gibi bende hayal kırıklığı yaşadım adeta şok oldum sonuçlar karşısında. Sanki yitik bir savaştan çıktım. Rahatsızlandım tansiyonum yükseldi, moralim bozuldu, geleceğe karşı ümitlerim kayboldu. Ancak biraz düşününce bunun dışında bir sonuç olamacağınını kendime inandırıp biraz teselli oludum. Ben bu seçimde ve öncesinde ne yaptığımı sorarsanız sadece seyrettim çünkü: bu seçimde anlatılanların benimle zerre kadar ilgisi yok şeklinde düşünüyordum&
Bu durumda demokrasi adı altında bu yutturmacalara benim vereceğim en iyi cevap da; tepkimi bu şekilde ortaya koymak olmalıydı. Sanırım yüzde yirmiye yakın insanda benim gibi düşünmüş olmalılar ki sandık başına gitmediler. Bu da istemediğimiz bir sonuç ortaya koydu.
İlkel toplumlarda dahi demokrasi daha iyi uygulanmış olabilir. İnsanlar belli meydanlara toplanıp kendilerini temsil edecek vekillerin doğrudan ve bizzat seçerlermiş, oysa şimdi öyle mi! Bize seçtikleri kişileri noter gibi onaylattırmaktan başka nedir ki yapılan
Birde şu var bizim, bizden yana diye oy verdiğimiz politakacılar bizden değil, bizden değil diyerek oy vermediğimiz politikacılar bizden yana tavır sergiliyorlar. Onlar profesyonel futbolcu gibiler. Bizde, futbol takımı tutar gibi onları tutuyoruz oysa onlar tamamen bizim düşündüğümüzün dışında bir kimlik sergilemekteler. Biz büyük bir yanılsamanın içindeyiz. Çünkü belleğimiz ipotekli zihnimizi şu veya u değer adı altında rehin almışlar bu durumda seçim neticelerini tabiî ki rasyonellikle değerlendirmek mümkün olamaz. Bir konu var ki burada değinmeden geçemiyeceğim: Seçim sonucunun nisan ayında adına muhtıra denilen açıklama ile yön değiştirdiğini ileri sürenler büyük bir yanılgı içinde olduklarını göreceklerdir. Toplumun büyük bir kesimi ne muhtıra/açıklamayı duymuş ne de ne olduğunu bilmektedirler. Bu iddialar sadece ülkemiz üzerine oynanan oyunların bir parçasıdır. O muhtırada değildi belki iyi bir uyarıydı, sağladığı fayda çok daha faydalı/hayırlı olmuştur memleket ve millet için. Bu seçimler büyük ölçüde batı tarafından gelen derin rüzgarların etkisinde kalmış ve onların istediği içimde sonuç alınmıştır. Yönlendirmeler o biçimde olmuştur ki batılıların seçim sonuçlarını aldıktan sonra bir tak zil takıp oynamadıkları kalmıştır. Ayrıca seçimi kazanan parti merkeze falan gitmemiş, merkez bu partinin yanına gelmiştir. Oraya kendisinin sosyal demokrat olduğunu söyleyen üç beş politikacının gitmesi neyi değiştirebilir ki! Onlar saece bizleri kendilerinin öyle olduğuna sinsi olarak inandırmışlardır sadece. Onlar esas şimdi gerçek yerlerini bulmuş sayılır.
Bunu süreç içinde gayet iyi göreceğiz. Hem merkezde olduğunu belirten partiler varken  ki merkez boş değil - bunları ortaya sürmek pek de inandırıcı gelmiyor. Daha şimdiden Anayasadan Kemalizmi çıkarmadan sözetmekteler. Kimi art niyetli kişi ve kurumların gündemden düşürmedikleri askeri demokrasi konusuna da eğinmek istiyorum. Bunun örnekleri hem ülkemizde hem de
dünyada mevcuttur. Askerler her zaman demokrasiyi çoğu zaman sivillerden daha iyi uygulamışlardır. Gerçek demokrasiyi en iyi koruyan, sahiplenen ve uygulayan askerdir. Askeri, demokrasi ışı unsur gibi gösteren düşünce sahibi kişiler/kurumlar bilmeliler ki asker sayesinde konuşma ve ifade etme hakkını kullanmaktadırlar, özgür, insan haklarını saygılı, barış /güven dolu bir dünyada yaşamaktadırlar. Demokrasiyi yeşerten, besleyen incelendiği zaman görülecektir ki tarihimizde hep asker olmuştur. Askerler sivillerden çok daha iyi yönetmeyi bilirler ve geçmiştede yönetmişlerdir. Zaten Türk Milleti asker bir milletdir. Bunun en güzel cevabı da cümlenin içinde dir. Osmanlı İmparatorluğuda askeri bir yönetim sayılabilir büyük ölçüde. G ünümüzde politkacıların demokrasi anlayışı kafalarındaki düşünceden öte gidemez& Bunun keşke tersi gerçek olsaydı.
Kemal Düz

Yurtsever Büyük    27 Ağustos 2007 17:56
Özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda girişimlere devam etmek yanında; yapılması gereken en temel iş başta kendi meslek mensuplarımız olmak üzere Temadı tanıtmak ve üye sayısını artırmaktır.

Temadın varlığından, son senelerdeki faaliyetlerinden hiç haberi olmayan,internet sitesinden haberi olmayan,gazete ilanından haberi olmayan,gazete köşe yazarlarının bizimle ilgili yazılarından haberi olmayan,temadla birlikte bazı haklarımızı alabileceğimiz konusunda inancı olmayan o kadar çok meslektaşımız varki,gözleri ile görmedikleri hiçbir şeye inanmak istemiyorlar.Önemli olan bunlarada ulaşmak.

Temadı tanıtıcı, son dönemdeki faaliyetlerini,sonuçlarını,gelinen noktayı anlatan kısa bir tanıtım broşürü hazırlanarak dağıtılması durumunda ilginin artacağı konusunda fikir birliği olduğu, bu mevzuda bir çok arkadaşın daha öncede bahsetmiş olmasından belli.

Temadın verdiği gazete ilan metni,Umur Talu,İlker Sarıer ve Halil Tunç’un yazıları, bunların üzerine Milli savunma bakanlığı dernekler şubesinden görevli Albay’ın derneği ziyareti ,milli savunma bakanının sorulara verdiği cevap ve beyanları,bir önceki meclis döneminde yapılan girişim ve ziyaretler gibi hususlar broşürde yer almalı diye düşünüyorum.

Ayrıca işin Hukuki boyutu incelendikten sonra ,bu yönde bir sakınca yoksa, broşürü muvazzaf arkadaşlara da dağıtıp ,eşlerin üyeliği-katılımı yönünde destek beklendiği belirtilebilir.Muvazzaf subay eşlerinden tesuda çok sayıda üye kaydolduğunu duymaktayız.

mehmet burkay    27 Ağustos 2007 17:56
ÖĞRENMEK İSTİYORUZ…….

Saygı değer Meslektaşlarım..Bu aldırmazlık nereye kadar bilmem.Artvin’in zirvesinden haykırıyoruz duymuyorlar,Erzurum’un yaylasından sesleniyoruz duymuyorlar…İzmir’in konağından çığlıklar yükseliyor, olmuyor..Hatay’ımızdan,tekirdağ’ımızdan,İstanbul’umuzdan,Yal ova’mızdan sesler yükseliyor nafile.Ankara’nın içinden,elli-yüz metre mesafeden kendilerine seslerimizi, duyurmaya çalışıyoruz maalesef,ne Başbakanlıktan, ne de, Genel Kurmay’dan,tabir yerinde ise,ÇIT YOK..Ya bizlerin sesi onlara ulaşmıyor ,ya da onlar yerinde yok, TATİL ‘e mi çıktılar?…Elbette tatil dönüşünde, bizlerle görüşme fırsatı yaratacaklardır.Sesimizi bir duyura bilsek,gerisi gelir gayri..
Yollara dökülmek, en son hakkımız olmalı..Çünkü;Bizler Vatan’ının, her karış toprağını seven,onu gözeten,kollayan,zerre kadar, zarar geldiğini hissettiğinde, CANINI BİLE ESİRGEMEYEN bir camianın fertleriyiz.Yeter ki bizi anlayan birileri çıksın.SENDİKAMIZ YOK AMA, ONLARI KARŞILAYACAĞIMIZ,ENGİN YÜREĞİMİZ,
Ve sıcacık çayımız olacaktır.Gazilerimiz yollarını bekliyorlar,Şehitlerimizin, dul ve yetimleri, yollarını bekliyorlar,emeklilerimiz yollarını bekliyorlar.Şehitlerimizin cenaze törenlerinde; SADECE KANLARI YERDE KALMAYACAK la, bu işler bitmiyor..GERİDE KALANLARA DA, KİMLER BAKACAK? ÇOK ÖNEMLİ DEĞİL Mİ?...Öyle ise; bu fedakar camianın evlatları, neden bu kadar dışlanıp, bir kenara atılmış vaziyettedir..Bu camianın haklarını savunması gerekenler,neden sessizlik içindeler.SANKİ İSTEDİLER DE MEVCUT HÜKÜMET VERMEDİ Mİ? Haklarımıza sahip çıkıldıysa, neden bizleri bilgilendirmiyorlar..Burada kimin haklarımıza sahip çıkıp ,KİMLERİN HAKLARIMIZI VERMEDİĞİNİ, AÇIKÇA ÖĞRENMEK İSTİYORUZ…
Saygılarımla… Mehmet BURKAY.

kemal düz    26 Ağustos 2007 18:54
HAYATIN TA KENDİSİ : OKUMA  YAZMA (ALİ) OKULLARI DESTANI
Türkler'in eğitim geleneğinde asker ocağı önemli bir yer tutar. Çoğu insan okumayı yazmayı 'Ali Okulları'nda sökmüştür.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Kurtuluş Savaşının ardından, vatandaşlarımıza okuma yazma öğretebilmek üzere yapılan seferberliğe büyük katkılar vermiştir.

1928'den günümüze, askerlik hizmetleri (kışla) içinde genç Türk erkeklerine; okuma-yazma öğretme, temel bilgiler kazandırma ve bir bölümüne de meslek edindirme olmak üzere bir "halk okulu" gibi görev yapmıştır. Özellikle; bütün bu eğitim etkinlikleri içinde okuma-yazma ve temel bilgi eğitimi Türk Ordusunun geleneksel işlevi olarak süregelmiştir.

1937 yılında, Atatürk'ün önerisi ile askerliklerini orduda çavuş ya da onbaşı olarak tamamlayan gençlerden köy öğretmeni olarak yararlanma yolu seçilmiştir. Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan, çözüm arayan Mustafa Kemal'e "Elimde para var, fakat eleman yok" diyordu.

Mustafa Kemal, içinden yetiştiği camiayı, askerleri devreye sokmayı düşündü: "Erlerin eğitimini yaptırdığımız çavuşlardan bu konuda da pekala yararlanabilir" dedi. Askerliğini çavuş olarak yapmış, okuma yazma bilen gençleri kendi köylerimde "eğitmen" olarak düşündüler.

Orduda çavuş ve onbaşı olarak askerlik yapmış 85 kişi çağırılıp Eskişehir Çifteler'de eğitime alındı. 6 ay kurs görecek ve köylerine dönüp temel eğitimi vereceklerdi. Bu eğitmenlere köylüye okuma-yazma öğretmek ve tarım alanında kılavuzluk yapmak gibi görevler verilir. Bu şekilde Köy Enstitülerininde altyapısı da atılmış olur. Köy Enstitülerinin ilk yıllarında hep bu eğitmenler yer aldı. Daha sonra öğretmen okulları açıldı, bu okullardan mezun olanlar, Enstitülerde görev aldılar. O dönemde yapılan araştırmalar olumlu sonuçlar verince eğitmenlik uygulanmasına geçilmiş, 1937'den 1946'ya kadar bu yolla yurdumuza 8.000 öğretmen kazandırılmıştır. .

Özellikle Cumhuriyet döneminin eğitim seferberliği sırasında onbinlerce genç bu sıralardan geçti Türk Silahlı Kuvvetleri, Türkiye'nin geleceği ile ilgili önemli bir konu olan okuma-yazma konusunda 1958 yılında erlere verilen eğitimin daha düzenli bir şekilde okullarda verilmesini kararlaştırdı. Türk Silahlı kuvvetleri Okuma yazma bilmeden Türk Silahlı Kuvvetlerine katılan erlerin eğitimi için okuma yazma seferberliği başlatmış, 1959 yılında Amasya, Ankara, Bornova, Burdur, Çanakkale, Denizli, Edremit, Erzincan, Isparta, İskenderun, İzmir, İzmir, Kütahya, Manisa, Silvan ve Sivasta olmak üzere 16 merkezde "Er Okuma Yazma Okulu" açmıştır. Yasal süresi 15 yıl olan bu okullar 1975 yılında kapatılmıştır.

Halk arasında Ali Okuluolarak bilinen bu okulların süresi 4 aydı. Haftada 38 saat ders yapılıyor ve 41 üniteden oluşuyordu. Her ünitede 16 derslik bulunan bir bina ile aynı zamanda konferans salonu olarak da kullanılan bir yemekhane bulunuyordu. Her ünitenin bir kitaplığı vardı.

Derslikler 26 kişilikti toplam kapasite 17.056 kişi idi. Kapasite 23.000e kadar çıkarılabiliyordu. Bu okullarda 532.266 er eğitim görmüştür. . Silah altına alınan ilkokul öğretmenleri, uyum eğitiminden sonra Ali Okullarında öğretmen olarak görev yapmışlardır.

Günümüzde ise silah altına alınan gençlerimize bilgisayar okur-yazarlığı öğretilmektedir.

Ve bunlar sivil hayatlarında etraflarına ışık olmaktadırlar.

UNESCO, Türk Silahlı Kuvvetleri okuma-yazma çalışmalarını dünyanın en düzenli ve en başarılı halk eğitimi çalışmaları olarak ilân etmiştir.

Biz Köy enstitülerinden mezun olmuş; Talip Apaydın, Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Mehmet Başaran gibi nice yazar/şair ve bilim adamını tanıyoruz. Köy Enstitülerini kurulmasına öncülük eden dönemin. Bakanı Hasan Ali Yücel'i, Müdür İsmail Hakkı Tonguç!u bir şekilde biliriz. Ne yazık ki Ali okullarının yetiştirdiği nice adsız şairleri/yazarları ne yazık ki bilmiyoruz...

Onlar Anadolu'nun nicemezralarında, köylerinde, kasabalarında, kentlerinde çevrelerinde insanlara yol gösrediler, öncü oldular, temele gül diktiler. Onlar Cumhuriyete kanat oldular uçmak için ayak oldular ilerlemek için. Ne mutlu onlara...


3753
Mesaj Defteri yazıları