Mesaj Defterine Yazın


GÜRAY    21 Ocak 2009 23:41
Bu siteye bugün üye oldum ve bir süre inceledim.Anladığım kadarıyla daha özgür bir şekilde,Temad'a ivme katacak veya ufuk açacak konuların ve meslektaş olan hepimizin sorunlarının daha açıktan açığa paylaşıldığı bir site.Öncelikle emeği geçen ve buraya yorumları, yazıları vs. şekilde katkıda bulunan tüm abilerimize ve arkadaşlarımıza Assubay camiasının sorunları için duyarlı olan biri olarak çok teşekkür ederim.

haluk sucu    21 Ocak 2009 23:00
SN AKPINAR YAPTIGINIZ ZİYARETİ TAKTİRLE KARŞILIYORUM SİZİ TEBRİK EDERİM VE DÜŞÜNCELERİNİZE YÜREKTEN KATILIYORUM BİZLER BU OLUMLU DÜŞÜNCELERLE BİR YERE GELEBİLİRİZ TABİKİ GÖRDÜĞÜMÜZ OLUMSUZLUKLARI YERİ GELİNCE YAZACAGIZ VE İLETECEGİZ SİZİ KUTLAR HAKLI MÜCADELMİZDE HERKESİN SİZİN GİBİ DAVRANMASI DİLEKLERİMLE SAYGILARIMI SUNARIM.

Mehmet AKPINAR    21 Ocak 2009 21:43
Bugün TEMAD genel merkezini ziyaret ettim, özellikle yeni görev alan meslektaşlarımızla görüştüm, ilgilerinden dolayı da Gn. Sek. Sayın Mehmet Tuncer, Gn. Muh. Sayın Adil Meta ve Yön. Krl. Üyesi Sayın Ertubay Özer beylere teşekkür ederim, Sayın Genel Başkanla da bir süre sohbetimiz oldu, Bu görüşme neticesinde bazı izlenimlerimi aktarmak isterim; Gördüğüm genel merkezde bir canlılık ve hareketlilik vardı, tüm birimler faal görevleri başında ve bir şeyler yapmak başarmak inancı ile görev yapıyordu, Sayın Başkan' la da çok yararlı görüşme yapma fırsatım oldu, TEMADDA bir değişim ve ivme kazanıldığı algısını aldım, bu nedenle de bir süre daha beklememiz gerektiğini anladım, yaptığımız tenkitlerin yerine ulaştığını bunlardan hareket ile de bir şeyler yapmak için çabalandığını özelliklede üye sayısının arttırılması ve temsilcilikler açılması konusunda çalışıldığını algıladım, inşallah başarırlar, onların başarması hepimiz için önemli ve değerlidir, biz TEMAD'IN muhalifi değiliz, ama elbette tenkitler yapacağız bu tenkitlerimiz yol gösterici olarak algılanır ve değerlendirilirse de bundan Derneğimiz kazançlı çıkacaktır, şimdilik anladığım bir çalışma ve gayret var, bizlerinde desteklerimizi arttırmamız, bugün benim de yaptığım gibi aidatlarımızı yatırmamız gerekir, birde çevremizdeki Emekli meslektaşlarımızı derneğe hemen üye yapmamız çok önemli, eğer güçlü bir STK olmak istiyor bir şeyleri değiştirmek istiyorsak üyemizin çok olması büyük önem arz ediyor.

A.Hakan Eren    21 Ocak 2009 21:31
Sayın Akpınar.
İki dönemdir MS bakanlığı yapan bu şahıs, bizatihi sorumlu olduğu konulara sırtını dönmüştür. Ayrıca, kendi bakanlığına bağlı personelin özlük hakları konusunda bir 'kurmay binbaşı'nın iki dudağı arasına bakmaktadır. Dolayısıyla, ben de her gün kulağını çınlatmaktayım. Allah'ın sopası mı var ki, kafasına vursun derler ya. Anlayana, koskoca bakanın düştüğü bu hal yeterince ibretliktir sanırım.

Mehmet AKPINAR    21 Ocak 2009 21:25
Bu MSB'NI denilen şahsa güleyim mi ağlıyayım mı bilemiyorum? Ama en içten dilek ve temennilerimi her daim iletiyorum.

Mehmet Sarmaz    21 Ocak 2009 20:49
Milli Savunma Bakanı müjde vermiş! Kimlere biliyor musunuz? Öğretmenlere. Sözleşmeli öğretmenlerin, askere gitmeleri halinde askerliklerini öğretmen olarak yapamamaları konusunda, çalışmaların yakında tamamlanacağını bildirmiş. Elbette ki öğretmenler de bizim. Öğretmenler de çocuklarımız, kardeşlerimiz. Konu Assubaylar olunca konu bakanlığımı ilgilendirmiyor diyebilen Milli Savunma Bakanımız(!)ın ağzından bakanlığını ilgilendiren bir konuda müjdeli haber almak ne güzel. Duyarlılığından dolayı kendisine teşekkürler!

Mithat Türetken    21 Ocak 2009 18:39
Sn. Recep Yaban Bey siz okuduklarınızı ve bu panoda daha önce yazdıklarınızı anlamadan mı yazıp değerlendirmektesiniz?
Sn. Kılıçın yanıtından sonra yanıt vermeye gerek yoktu. Ama bu adama yazdım sustu aferin bana demenize gönlüm razı olmadı. Burada paşaları övmedim. Yazımı bir kez daha okursan: HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE İNANAN. ADALET TALEP EDEN BİR ZÜMRENİN MENSUBU OLARAK. HAKSIZLIK GÖRDÜĞÜM İÇİN KONUYU YORUMSUZ OLARAK BİLGİNİZE SUNUYORUM dedim. Yazdığınızla alakası ne size nasıl anlatılır doğrusu bilmiyorum Bana yapılan haksızlık kötü kızdığıma yapılan iyi derseniz şayet varsa önce kendinize olan saygıyı kaybederseniz İyi günler dilerim.

A.Hakan Eren    21 Ocak 2009 18:32
Kişinin, vazgeçilmez ve devredilemez; doğuştan, sadece ve sadece insan olduğu için kazandığı haklar, insan hakları evrensel beyannamesinde açık açık yazılmıştır. Ülkemiz de bu beyannamenin altına imza atmıştır. Buraya kadar çok güzel. Peki, ayni insan hakları evrensel beyannamesi; hiç kimse açık bir şekilde yargılanmadan, müdafii bulunmadan cezalandırılamaz demiyor mu? Diyor. Ayni beyanname, hiç kimsenin dili, dini, rengi, sınıfı sebebiyle ayrıma tabi tutulamaz demiyor mu? E bunu da diyor. On yıllarca tepesinde oturduğun kurum, beni ve benim gibileri, iki dudak arasından çıkan laflarla oda hapislerine tıkarken neredeydin? Şimdi mi aklına geldi kişi hak ve özgürlükleri? Şimdi mi aklına geldi hukukun üstünlüğü? Sen, devletin tüm (helal-haram) imkanlarını humini gırtlak, mideye indirirken, ben ve benim gibilerin tüm özlük hakları gasbedilirken neredeydin? Ey ahali! Buradan sesleniyorum. Başkalarının acılarıyla acılanmayana rahat huzur yok bu dünyada. Başkasının acılarıyla ağlamıyorsan, başkalarından da senin için ağlamalarını bekleme. Hele hele bu durumda olmalarının müsebbibi sen (senin gibiler) isen (en azından benden) kimse acımamı beklemesin.

MEHMET ALİ KILINÇ    21 Ocak 2009 18:03
Değerli Meslektaşlarım..
Mesaj panosundaki bazı mesajları okudukça kendi kendime soruyorum. Acaba ben doğru yerdemiyim, elli yılı aşkın süredir bu ülkede mi yaşamadım, ben mi uzaydan geldim bazıları mı?
Mithat Türketen arkadaşımız kendince ilginç bulduğu etkilendiği bir yazıyı mesaj panosuna taşımış. Ben de arkadaşımızla aynı endişeleri taşıyorum ama keşke taşımasaymış. Doğrudur bizim çektiğimiz sıkıntılarda bizim yanımızda olmayanların büyük kısmı, duyarsız kalanlar, bizi ezmeye çalışanlar TSK üst düzey yöneticileridir. Bu platformlarda birçok meslektaşımız bunu her gün haykırıyor ama bu mesajdaki durum başka bir durum. Vurgulanmak istenen olayda anlatılanlara konu olan kişinin orgeneral olaması değil. Konu bir insanlık sorunu. Lütfen bu ülkede yaşayacaksak, meslektaşsak, birnbirimize tahammül etmek niyetindeysek önerim meslektaşımızın paylaşmak istediği bir konuya kırmızı görmüş boğalar gibi saldırmak yerine ilgili yerlerdeki emekli orgeneral ve kişi ismini silelim bir daha okuyalım. Yok olmadı kişi ismi yerini değiştirip Hüseyin Üzmez yapalım, ne dersiniz, o zaman olaya daha insanca yaklaşmak mümkün olurmu?

recep yaban    21 Ocak 2009 16:06
SN MİTHAT TÜRETKEN adalet birgün herkese gerekli olur
85 yıllık kin diye bişeyler icat etmeye çalışanları bu nadide siteye taşımanızı anlayamadım.bu hakim ve savcılar uzaydanmı geldi.
dileğimiz paşanın böyle işlere karışmamış olmasıdır.dilerim haksız yere tutukludur.hergün sokaklara savrulan cephaneler birilerinin işaretinimi bekliyodu acep ne dersiniz.
her darbe bu ülkeyi 50 yıl geriye götürdü AB.kapılarında sürünmeyecektik şimdi 12 eylül olmasaydı diye feryat etmiyormuyuz
saygılar

yiğit    21 Ocak 2009 14:16
Sayın Başbuğ, yukarıdan birileri madur olunca mı hukukun üstünlüğü aklınıza geliyor?

Olmadı Sayın Başbuğ, olmadı...

Yasalara ve vicdana aykırı davranılarak haklarımız gasbediliyor, insan onuru hiçe sayılıyor ve bizlere parya muamelesi yapılıyor. Ben bir insan olarak bunu reddediyorum.

İnsan onurunu en büyük değer olarak kabul eden bu güzide camiaya yapılanlar yetti artık.

Sesimizi yedi cihan ötesine duyurduk ama, bir tek sizlere duyuramadık.

Megafonla mı bağırmamız gerekiyor?

Meclis Genkura gidin diyor, Genkur da meclise gidin diyor. Derdimize derman bulmak için dolaşıp duruyoruz.

Bu yakışır mı insana. Ben bunu anlamıyorum.

TBMM diyor ki; "Adaletin kapısı sizlere kapalı." Bu yetmezmiş gibi hep birlikte bütün eller havaya...

Bizim yasal haklarımızın kazanımı için emek verip çaba sarfeden çok kıymetli milletvekillerimizi tenzih ederim.

"Geçti beyler mürüvveti, Bindikleri birer atı, Yedikleri yoksul eti, İçtikleri kan olmuştur."

Yüzlerce yıl ötelerden seslenen Yunus Emre'ye selam olsun. Hikmet Gülke.

Hikmet BOLAT    21 Ocak 2009 13:19
Sevgili Meslektaşlarım, Hava Kuvvetleri Mensupları için 2009 yılı Özel Eğitim Merkezleri (KAMP) Müracaatları başlamıştır ilgili adres aşağıdadır.

Hv. K. K. lığı Ö.E.M. Başvuruları 27.02.2009 tarihinde saat 18:00'da sona erecektir.
"http://kamp.hvkk.mil.tr/"

Hayati ERGÜRBÜZ    21 Ocak 2009 12:23
Değerli Meslekdaşlarım,

Kamp müracatlarımız,puanımız dolayısıyla ,bize çıkmaz düşüncesiyle müracaat etmediğimiz için Kuvvet K.lıkları'nca tutulan istatistiklerde Müracaat/Karşılama oranı yüksek çıkmaktadır,bu nedenle mümkünse her yıl kamplara müracaat edelim ki gerçek talebi ve karşılanma oranlarını görsünler,sevgi ve saygılar..

SELÇUK İÇER    21 Ocak 2009 10:45
KİN...!!!

Sn TÜRETKEN Gazeteci Melih ÜSTKANAT'ın yazısını sitemize taşımışsınız teşekkür ederim.İnsanlık dışı tüm uygulamalara maruz kalmış, kalmaya da devam eden emekli bir Assubay olarak uygulamaları tasvip etmiyorum.Bizler emekli Assubaylar olarak 60 yıldır çoluk, çocuk,kundaktaki bebek dahil baskı ve tahakkümiyet altındayız .Hükümet ve Genelkurmay'ın şamar oğlanına döndük haklarımız gasp ediliyor,edinilmiş haklar da alınmaya çalışılyor.Hakkımızda çıkan kanunlar da gece telefonlarıyla geri çekiliyor.Değişiklikler komisyondaki Genelkurmay yetkilisi bir Binbaşı tarafından Genelkurmay'ın görüşüne uygun olmadığı gerekçesiyle kabul edilmiyor.

9/1 VE İKİSİ TARTIŞMALARI DEVAM EDİYOR, MALUM BÜRO ÇALIŞANLARI MESELESİ.Binlerce Emekli ve çalışan Assubaylar'ın sorunları iki dudağının arasında, Assubaylar'a oda hapsi cezası verenler, bu gazeteciler tarafından yazılmıyor; ancak hadise General olunca tamamen değişiyor.İnsan hakları,Adalet,kin.Ben de o gazeteciye soruyorum " MAĞDUR OLAN GENERAL OLUNCA MI HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ AKLINA GELİYOR ?" Aynı davadan tutuklu E.Assubaylar da var neden onlara değinmezler?Onlara da hukuk lazım değil mi? ONLAR DA BU ÜLKEYE HİZMET ETMEDİLER Mİ? Aynı üniformayı taşımadılar mı?Adam yerine konulmaları için General mi olmaları gerekiyor!Ben de çok hapis yattım Allah kimseyi düşürmesin.Yapılanları da kınıyorum.Generale gelince vatansever, mücadeleci aynı zamanda vakur, kimseyi rahatsız etmek istemeyen fedekar bir zat diyerek bir sayfa yazanlar, bizler ve ezilenler için bir satır yazmazlar,yazamazlar onlar için Assubay anlam ifade etmez.General hakkında yazarsan alkışlarlar Genelkurmay da takdir eder. Sn Umur TALU gibi ezilenlerin sesi olan sorunlarımızı işinden olma pahasına rağmen gündemde tutan gazeteci konumunda olmak gerekmez mi?Ne diyelim ALLAH KURTARSIN.Demek ki Adalet bazen,bazılarına da lazım oluyor.Saygılarımla.

Selçuk İÇER
E.Asb.976-26

Erdal Günşer    21 Ocak 2009 10:18
Bugün 21 Ocak 2009 Milli Savunma Bakanı Sayın Gönül, Müjde vermiş. Kimlere mi; sözleşmeli öğretmenlere. Allah allah...
Yorumsuz...

Mithat Türetken    21 Ocak 2009 00:27
Değerli Meslekdaşlarım
Bana gönderilen bir maili sadece hukukun üstünlüğü ilkesine inanan ve adalet talep eden bir zümrenin mensubu olarak haksız gördüğüm için size iletmek istedim.Bilginiz olmasını istemekten başka yorumum yok

BAĞIMSIZ MAHKEMELERİN İŞİNE KARIŞMAYALIM DİYENLERİN İNSANLIKTAN ÇIKIŞI....

MELİH ÜSTKANAT
GAZETECİ
Hurşit Paşa'nın Canına Kasteden 85 Yıllık Kin!





Diyarbakır Belediye Başkanı'nın "Bu toprakların adını da kabul edecekler" diye demeç verdiği bir ortamda size kahraman bir Türk generalinin verdiği ölüm kalım savaşını anlatacağım.


Devlet Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT)'de "Kürtçe Kanal"ın yayına başladığı ve Diyarbakır Belediye Başkanı'nın "Bu toprakların adını da kabul edecekler" diye demeç verdiği bir ortamda size kahraman bir Türk generalinin verdiği ölüm kalım savaşını anlatacağım.

"Ergenekon" tutuklusu, emekli Orgeneral Hurşit Tolon, bir süredir önemli sağlık sorunları yaşıyor. On beş kilo veren ve ciddi tansiyon problemi yaşayan Tolon'a Adli Tıp Kurumu geçtiğimiz günlerde tam teşekküllü bir hastanede 3 ay tedavi görmesi gerektiğine ilişkin rapor verdi.

Hasta haklarını düzenleyen evrensel ilkeler ve cezaevi yönetmeliği, hastaya istediği hastanede tedavi görme ve istediği hekimi seçme hakkı tanıyordu. Tolon da bu hakkını kullamak istedi ve Silivri F Tipi Cezaevi Müdürlüğü'ne GATA'da tedavi görmek istediğini bildirdi. Talep kabul edildi; GATA ile temas kuruldu; gerekli hazırlıklar yapıldı ve GATA'da Hurşit Tolon için iki odadan oluşan özel bir bölme hazırlandı.

31 Aralık 2008 Çarşamba günü Tolon Paşa'ya GATA'ya nakledileceği bildirildi. Paşa, bir kez daha ince düşünceli ve nazik kişiliğinin tuzağına düştü ve cezaevi yönetimine, "Yılbaşı telâşesi içinde kimseyi rahatsız etmek istemem, naklim yılbaşı sonrasına kalsın, ben de bu arada eşyalarımı toplayıp hazırlık yaparım" dedi. Tolon'un bu isteği de kabul edildi, naklin 5 Ocak Pazartesi günü yapılması kararlaştırıldı.

Ancak, beklenmedik bir şey oldu; Ankara harekete geçti.


Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman cezaevi müdürünü bizzat aradı ve Tolon'un GATA'ya gönderilmesi halinde cezaevi yöneticileri hakkında soruşturma başlatılacağını bildirdi. Kahraman, "Tolon'u jandarmaya teslim etmeyeceksiniz" diye sıkı da bir emir verdi.
Cezaevi yönetiminin eli kolu bağlandı, hastaneye nakledilmeyi bekleyen Tolon ve avukatlarına durum bildirildi. Tutuklunun GATA'ya naklinden vazgeçilmişti!
Bununla kalınmadı

Bu kez Sağlık Bakanı Recep Akdağ telefona sarıldı. Bakan, "Tam teşekküllü bir hastanede 3 ay tedavi görmesi gerekir" raporunu veren Adli Tıp Kurumu Başkanı'nı arayıp son derece ağır tehdit ve hakaretlerde bulundu. "Kellelerinin koparılacağını" işiten kurum yetkilileri telaşa düşürüldü, alelacele raporu değiştirme hazırlıklarına girişildi.

"Sağlık Bakanlığı" koltuğunda oturan bir kişinin bir insanın sağlığı söz konusuyken nasıl bu kadar kindar ve acımasız olabildiği üzerinde gerekiyor. Bakan'ın bu inanılmaz tavrından sonra akla ister istemez bir sabah koğuşunda merdivenlerden düşerek felç olan ve şu anda yarı bitkisel hayat yaşayan Şener Eruygur'un durumu geliyor&

Hurşit Tolon'un avukatları şimdi ilgili yerlere itiraz dilekçesi yağdırıyor ama nafile& Birilerinin 85 yıllık kini, bir insanın yaşam hakkını göz göre göre ortadan kaldırılıyor.

Vatan hainliğinin en yüce değer haline geldiği bu Türk yurdunda, ömrünü Türklüğe adamış bir askerimize reva gördüğümüz davranış budur..

Tüm insanlık, Türk milleti ve tutuklanmasından bir ay sonra Tolon'a "geçmiş olsun" ziyareti için bir subay görevlendiren Genelkurmay yetkililerine duyurulur&


Fatma Sibel YÜKSEK

«Açık İstihbarat»

kemal    20 Ocak 2009 18:40
ENCÜMEN - İ DANİŞ: OSMANLILARDA BİLİMSEL BİR CEMİYET

Encümen-i Daniş( Bilgi Meclisi/Komisyonu): Paris Bilimler ve Sanatlar Akademisi'nden esinlenerek 1851 yılında kurulmuştur. Batılılaşma çabaları ile birlikte batıdan alınan bilgileri geliştirmek, bilimsel gelişmeleri takip etmek ve uyum sağlamak için Türkler tarafından kurulmuştur. Dini ve milliyeti ne olursa olsun kendilerine katılmak ve işbirliği yapmak isteyen herkesi kabul eden bu topluluk 19. yüzyılda Türkler'le Rumlar arasında edebi ve bilimsel ilişkilerin geliştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Kurucuları ve üyeleri(40 kişi)Tanzimat döneminin önde gelen devlet adamlarıdır. Vezirler Mustafa Reşit Paşa, Ali Paşa, tarihçi Hayrullah ve Cevdet, Yusuf Kamil Paşa, Müslüman Türkler'le diğer cemaatler arasında edebi ilişkiler kurulmasına katkı veren Ahmet Vefik Paşa gibi devlet, edebiyat ve bilim adamlarıdır. Avrupa'dan ise Fransa'dan X..T. Bianchi, Avusturya'lı tarihçi Joseph Von Hammer ve James Redhouse gibi kişiler ile Ermeni ve Rum Ortodoks cemaatlerinin üyelerinden oluşuyordu. Encümen-i Daniş'in üyelerinden "logofet" Hoca Agop(Agop Gırcikyan), Sahak Abroyan, Tiryakioğlu Boğos Hoca ve tersane tercümanı Vartan Paşa Osmanlıca yazılmış pek çok eser bırakmışlarır.Bu eserlerin pek çoğu İstanbul Üniversitesi kütüphanesindedir. İmparatorluğun en etkili, gayrimüslimi olan, İstefanaki Bey(Stephan Vogoridi), Edirneli İstefanaki (Etienne Caratheodory) bunlar arasında yer alır. Kendine ait bir yönetmeliği olup,: edebi ve bilimsel çalışmalarındaki ürünleri/yayınları seçmek, çevirmek ve üretmek için kurulmuştur. Osmanlıca'nın gelişmesine de katkı vermek de hedefleri arasındadır. Batı ile kültürel irtibatta olmak amaçları arasındadır. Türkçe ve Osmanlıca yazmak ve bu dile çeviriler yapmak üyeler için bir mecburiyetti. Ancak bu konuda yetkinliği olanlar için bu madde geçerli idi.
Encümen-i Daniş'in ömrü kısa sürer ve 1862 yılında kapanır. Buna rağmen önemli sayıda, eserin yazılmasına ve çevrilmesini sağlar. Ancak bunların çok azı basılır. Bunlardan önemli olanlar şunlardır: Abdulgaffar Enis'in çevirdiği William Robersson'un Amerika Tarihi
Burada ilginç olan husus şudur. Encümen-i Daniş'in öne çıkan gayrimüslim üyelerinden biri olan Vasilaki Efendi'nin dalkavukların sanatlarını nasıl icra edeceklerine dair bir " Dalkavukname " tercümesi de vardır. Osmanlı tarihçisi Ahmet Cevdet(1822-1895)'in yazdığı tarih kitabı(Tarih-i Cevdet) günümüzde bile dikkate alınan bir eserdir. Burada kısa bir parentez açalım: Yeni 50 TL'lik banknotlarda fotoğrafı bulunan ilk Osmanlı kadın yazarı kabul edilen Fatma Aliye(1864-1936)'nin de babasıdır.

kalite    20 Ocak 2009 18:26
Değerli arkadaşlar, birkaç satır karaladım, aklımdan geçenleri anlattım ama, içim rahat değil,bunu daha önceleri de hissetmiştim, kendimi iki yüzlü davranmış gibi hissediyorum, çünkü bir çok yazı gönderdiğim halde içimden geçeni sizlerle paylaşamadım. Benim esas düşüncem; bu yönetimle hiçbir hakkımızı elde edeceğimize inanmıyorum, biz her şeyde geç kalıyoruz, muhalefette bile. TEMAD'I GÜÇLENDİRMEK İÇİN NE YAPILMASI GEREKİYORSA AÇIKLAYALIM, PAYLAŞALIM, YETERİ KADAR SABIR GÖSTERDİĞİMİZİ ZANNEDİYORUM.SİZLERİN DE İZLEDİĞİ GİBİ YÖNETİMİN KENDİNE İNANCINI KAYBETTİĞİ KANISINDAYIM.YAZILANLARA BAKILIRSA HİÇBİR KIPIRTI YOK, VARSA DA, BİZ NEREDEN BİLELİM. PAYLAŞMADIKLARI İÇİN BİZLERİN HABERİ YOK.

harun kuruoğlu    20 Ocak 2009 16:34
BİZ DE VARIZ!!!



Adalet, hukuk, ahlak, hakkaniyet, adil olma, demokrasi, insan hakları, Cumhuriyet, laik, Atatürk ilke ve inkılapları; Bunlar, mükemmel kavramlar ve bizim de değerlerimizdir. Son günlerde bu kavramlar, ülkemizde belirli zümrelerin, elit tabakadaki tepeden bakanların, menfaat ve çıkarları söz konusu olduğunda, akla geliyor ve dile getiriliyor.
Bu ülke için en az bu zümreler kadar fedakarlık yapmış ve yapmaya da devam eden biz Assubaylar'ın hakkı ve hukuku söz konusu olduğunda, bu kavram ve değerler neden görmezlikten gelinilerek yok sayılıyor. Bu değerler kimsenin tapulu malı olmayıp bu Ülkede yaşayan herkese aittir.Ülkemizin yöneticileri ve gücü elinde bulunduranlar;haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrayan tüm vatandaşlarına adil ve eşit davranmadığı sürece birlik beraberliği,toplumsal barış ve huzuru sağlayacaklarını sanmıyorum.
Huzursuzluk ve gerilimden nemalanmaya çalışan şer odakları ile sonuna kadar mücadele etmekte kişisel hiçbir menfaat beklemeden, ülkesini kalben seven tüm kurum yetkililerinin ve her Türk vatandaşının asli görevidir.Dünya var olduğu sürece bu coğrafyada bağımsız ve hür bir Millet olarak yaşamanın başka da bir yolu olmadığını düşünüyorum.Saygılarımla.

Özgün UYSAL    20 Ocak 2009 16:00
http://www.ozgunuysal.com.tr.tc
Değerli meslektaşlarım; Assubaylara verilmesi planlanan Görev Tazminatının "Kd.Bçvş." rütbesine değil de, bu rütbenin "II Kad.Kd.Bçvş." rütbe kıdemliliğine verilecek olmasının bir çok Kıdemli Başçavuş'u (Kd.Bçvş. ve II Kad.Kd.Bçvş.) mağdur edeceğini, tazminatın subaylarda olduğu gibi (rütbe kıdemliliğine değil) rütbeye verilmesi gerektiğini, bu konuda çalışmalar yapılması gerektiğini belirten yazımı TEMAD'a da gönderdim ama maalesef TEMAD'ın sitesinde bu uyarıya rastlayamadım.

Bildiğiniz gibi assubay rütbeleri; Asb.Çvş., Kd.Çvş., Üçvş., Kd.Üçvş., Bçvş. ve Kd.Bçvş.'tur.

Bçvş. rütbesinin ilk üç yılı Bçvş., ikinci üç yılı ise Kad.Bçvş. rütbe kıdemliliğidir.

Kd.Bçvş. rütbesinin ilk üç yılı Kd.Bçvş., ikinci üç yılı ise Kad.Kd.Bçvş. rütbe kıdemliliğidir. Kd.Bçvş. rütbesinde altı yılı dolduran personel ise II Kad.Kd.Bçvş. rütbe kıdemliliğine gelir ve ondan sonra emekli oluncaya kadar II Kad.Kd.Bçvş. rütbe kıdemliliğinde hizmet verir. Dz.K.K.lığı bünyesindeki Kd.Bçvş.lar ise, T.S.K. Kıyafet Yönetmeliği (II nci Ks.) "Dz.K.leri" uyarınca üniformanın kollarına II Kad.Kd.Bçvş rütbe kıdemliliği aldıklarında bir kıdem işareti takarlar ve bundan sonra her üç yılda bir bu kıdem işaretlerini emekli oluncaya kadar almaya devam ederler. Ancak bazı meslektaşlarımız da bu işaretleri karıştırmakta; kimisi daha üç yıllık Kd.Bçvş.luğu doldurup Kad.Kd.Bçvş. rütbe kd.liliğini aldığında bu işareti takmakta, kimisi ise kıdem işaretleri çoğaldıkça kendisini üç kademeli, dört kademeli... Kd.Bçvş. diye tanımlamaktadır. Oysa ki, kollarda kaç adet kıdem işareti olursa olsun, o assubayın tanımı II Kad.Kd.Bçvş.'tur.

Assubayların hizmet sürelerinin uzaması nedeniyle, Üçvş. ve Kd.Üçvş rütbelerindeki bekleme süreleri de üç yıldan altı yıla çıkarılarak bu rütbelerin ikinci üç yıllarına "kademeli" adıyla rütbe kıdemliliği verilmesi teklif edilmiştir.

Subayların "kıdemli" tabirini aldıklarında omuzlarına bir rütbe eklenmediği gibi, assubaylar da "kademeli" ve "II Kademeli" tabirini aldıklarında kollarına ayrı bir rütbe işareti eklenmez. Çünkü her iki tabir de iki ayrı meslek grubunun rütbe kıdemliliklerini ifade etmektedir.

Bu nedenle, verilmesi planlanan görev tazminatının, nasıl subaylarda rütbe kıdemliliği ayırt edilmeden rütbenin tamamına veriliyorsa, bizlerde de Kad. ve II Kad.Kd.Bçvş. rütbe kıdemliliklerini de kapsayacak şekilde "Kıdemli Başçavuş" rütbesine verilmesi gerektiğini ısrarla savunuyor ve iddia ediyorum. Çünkü rütbe KIDEMLİ BAŞÇAVUŞ adında tek bir rütbedir. Saygılarımla.

Hayati ERGÜRBÜZ    20 Ocak 2009 10:36
İÇ HİZMET KANUNU İLGİLİ MADDESİNİ HATIRLAYALIM:
3. Astsubay: Hususi kanununa göre Silahlı Kuvvetlere katılan astsubay çavuştan astsubay kıdemli başçavuşa kadar rütbeyi haiz olan askerdir.

(1) 27/7/1967 tarih ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 77
nci maddesiyle astsubayların rütbeleri:
Astsubay Çavuş
" Kıdemli çavuş
" Üstçavuş
" Kıdemli üstçavuş
" Başçavuş
" Kıdemli başçavuş
şeklinde yeniden düzenlenmiştir ve aynı Kanunun 208 inci maddesinin (r)
bendinde de 4/1/1961 tarih ve 211 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (b) fık-
rasının (2) nci bendinin bu Kanuna aykırı hükümlerinin ilga edildiği belir-
tilmiştir.

SELÇUK İÇER    20 Ocak 2009 10:15
GÜZEL HAREKETLER BUNLAR..!!!

Temad Etlik temsilciliğinin açılarak E.Assubaylar'ın hizmetine sunulması,edinilmiş haklarının elinden alınmasına karşı deniz Assubayları'na BİREYSEL BAŞVURULARI HALİNDE Temad Yönetimi'nce hukuki destek sağlanacağının bildirilmesi ve meslektaşlarımıza sahip çıkması,Antalya Temad'ın meslektaşlarımıza bir çok sağlık imkanı sunması çalışmaları son derece memnuniyet vericidir.Başta sayın Genel Başkanımız Mustafa EROL bey olmak üzere emeği geçen tüm meslektaşlarımızı kutlarım.Eleştirilerimizin yanı sıra verilen hizmetleri takdir etmek destek vermek de görevimizdir.Temad'dan beklentilerimiz olacaktır; çünkü yasal temsilcimizdir, bizi temsile yetkilidir.Mağduriyetimizin fazlalığı,sorunları da beraberinde getirmektedir.MAALESEF TÜM ADIM VE GAYRETLERE Hükümet ve Genelkurmay set oluşturmaktadır.Başbakan'la görüşülmüş,Milli Savunma Bakanı söz vermiş,Genelkurmay Başkanı bir çok açılımlardan söz etmesine, basın yayın kuruluşlarının günlerce ülke gündeminde ASSUBAY DEVRİMİ diyerek tutması netice vermemiştir.Son olayda hatırlanacağı gibi Temad'ın gayretleriyle bazı milletvekillerince verilen değişiklik Genelkurmay temsilcisi tarafından görüşe uygun olmadığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir,netice itibariyle demir yumruk tepemizdedir.Haklarımızın bu şekilde alınması mümkün görülmemektedir.

Temad'ın yasal eylemler konusunu mutlak şekilde ülke çapında organize etmesi ivedilik arz etmektedir.Beklenti bu yöndedir.Emekli Assubaylar,oyalanmaktan kandırılmaktan,itilip kakılmaktan üzüntü duymaktadırlar.Bu sorunların aşılması için elele,gönül gönüle omuz omuza birlikte hareket etmek gerekir.TÜM SORUMLULUĞU TEMAD'A HAVALE ETME HAKKINA SAHİP DEĞİLİZ.Gerek üye,gerek E.Assubay ve insanlık onurumuz için bireysel sorumluluk yüklenmemiz gereklidir.Temad'a üye olmayan meslektaşlarımız derhal üye olmalı,çevresinde bu durumda olan meslektaşlarımızı Temad'a kazandırmalı,aidatlar geciktirilmeden ödenmeli, üye ve mali yönden Temad'ın yapısının güçlendirilmesi elbirliği ile sağlanmalı.

TEMAD'DAN BEKLENTİMİZ DAHA ETKİN ÇALIŞMALAR YAPMASI, BU KURUMLARA KARŞI DİK DURMASI VE YASAL EYLEM KARARI ALMASIDIR.Saygı ve sevgilerimle..

Selçuk İÇER
E.Asb.976-26

Yusuf ÖZKARA    20 Ocak 2009 09:36
En son aramıza katılan 79.TEMAD Beylik düzü ve 80.TEMAD Dikili İlce Başkanlıklarının, Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerini tebrik eder, camiamıza hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz

Yusuf ÖZKARA
TEMAD Antalya İl Başkanı
(Yönetim Kurulu adına )
Yönetici yorumu Yönetici yorumu:
Site Yönetimi olarak,biz de aramıza yeni katılan BEYLİKDÜZÜ ve DİKİLİ şubelerimizin Sn.Başkan ,Yönetim,Denetim ve Disiplin Kurul üyelerine kutlar;camiamıza hayırlı ve uğurlu olmasını dileriz.

Feyzullah ŞENOL    20 Ocak 2009 08:44
Umur TALU'nun bu günkü yazısından bir bölüm, çerçeveletip duvara asılacak türden.Sağolsun varolsun kendisi.



Ne Encümen'i ya burası cumhuriyet!
------
Laf şöyle:
"Encümen-i Dâniş, Osmanlı'da da vardı."
Olur paşam.
Siz Osmanlı mısınız?
Yasak bir unvan olan "Paşa"yı, sivil ve asker hep birlikte kullanmaya bayıldığınıza göre, öyle olmalısınız.
Aristokratik üstünlüklere, imtiyazlara, zümre egemenliklerine hep birlikte çok önem verdiğiniz için...
Birçoğunuz içinden çıktığı halde, ahaliyi cahil, geri ve çoğu zaman aşağı görmeye meyilli olabildiğiniz için "Saraylı" olmalısınız.
Ama bize durmadan parmağınızı sallayıp "Cumhuriyet" deyip duruyorsunuz.
En sıradan okul kitabının dahi mecburen "Halkın halk için halk tarafından" diye geveleyerek tarif ettiği bir idealin en hakiki, en kararlı, en büyük temsilcisi ve hamisi oluyorsunuz.
Bir elinizde "Sultanlık unvan ve kurumları"; bir elinizle Cumhuriyet adına istediğinizi tokatlıyorsunuz.
Cumhuriyette (ve demokraside), yani en azından bunların insanı insanlığına kavuşturma ideallerinde, böyle "üstün sınıf" raconu var mı?
Yoksa niye kesiyorsunuz?
Akademik, askeri, diplomatik, bürokratik, sermayedar kariyerleriniz, başarılarınız, hizmetleriniz olabilir. Teşekkür ederiz.
Ama ulaştığınız her mertebe, sadece, sizin sandığınız gibi zatıâlilerinizin milleti şereflendirmesi değil, milyonlarca başka çocuğun yoksulluğu, yoksunluğu pahasına, milletin ve ona ait olması gereken devletin, çoğunuzu iyi okutup yetiştirip büyütüp imkânlara, makamlara kavuşturarak şereflendirmesidir.
Edindiğiniz tecrübelerle kitap hazırlamak, siyaset yapmak, makale yazmak, sivil toplum örgütünde çalışmak, muhabbet etmek başka; kendinizi herkesin, her kurumun üstünde "devletin sahibi, milletin efendisi, ahalinin ağası" sayıp "tepeden bakarak" akıl vermek, "uyarı" yapmak başka bir şey.
"Osmanlı'nın Encümen-i Dâniş'i" tarih, edebiyat, sanat, bilim üstüne bir "İlimler Akademisi" diye tasarlanmıştı.
10 küsur yıllık ömrüne hiç olmazsa cilt cilt şunu sıkıştırdı: Tarih-i Cevdet.
Sizden de "faydalı eserler" bekler artık bu bahtı kara millet.
Hiç merak ettiniz mi: Milyonlarca insan ömür boyu sizden emir almak istiyor mu, istemiyor mu!

mehmet emin atılgan    20 Ocak 2009 08:14
Sayın Umur Talu'nun bu günkü yazısından bir bölüm.Kendisine şükran ve saygılarımızla...



UT Dipsiz Kuyu

GENEL İNSAN HAKLARI
----------------

Genelkurmay geçen hafta "Ergenekon" vesilesiyle önemli bir "hukuk uyarısı" yaptı.
İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak dedi ki:
"Temel insan hakları, Anayasa'nın 38'inci maddesinde yer alan 'Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı' hükmü...
Masumiyet karinesi...
Adil yargılanma hakkı gibi...
En temel hukuk ilkelerinin ihlal edildiği görülmektedir."
Buna katılıyorum. Bizzat yargı, Emniyet ve çokça medya bu ilkeleri ihlal ediyor.
Ama ben de Tuğgeneral Gürak ve Genelkurmay'a soruyorum:
"Temel insan hakları"na ve "en temel hukuk ilkeleri"ne çok hassasiyet varsa, Silahlı Kuvvetler içinde bunlar neden "hep ihlal" ediliyor.
Askeri Şûra'nın yargısız kararları bir yana...
Her gün on binlerce "alttaki asker"in, "üst" iki dudak arasında, çoğu zaman keyfi biçimde, "adil yargılama hakkı" olmaksızın günlerce oda ve göz hapislerine mahkûm edilebilmesi, ailesinden koparılması, farklı "sindirme cezaları"na maruz kalabilmesi, işlerini yaparken maddi, manevi çok sayıda "haksızlığa" uğraması, ömürleri boyunca ikinci sınıf muameleye mahkûm olması, "temel insan hakları"nın kolayca ihlal edilebilmesi, kişiliklerinin ve haysiyetlerinin hırpalanması nedir?
Anayasa'nın bir nevi epeyce çiğnenmesi değil midir!
Artık, "Silahlı kuvvet"in başka temel hak, Anayasa maddesişeyleri kolayca çiğneyebilmesinden bahsetmiyorum bile.


3753
Mesaj Defteri yazıları