Evrensel Hukuk |
Yazar Hüseyin SAVCI | |||||||||||||||||
Cuma, 12 Aralık 2008 | |||||||||||||||||
Kırık dökük verilen mücadeleye bakıldığında yarı resmi bir derneğin mensupları olarak gerçek anlamda bir sivil toplumu örgütü üyesi olamadığımız ve “hak aramanın” ne demek olduğunu ve nasıl yapılması gerektiğini bilemediğimiz çok açık olarak görülüyor. Oysa insanlık tarihi önümüzde açık bir kitap gibi duruyor. Hem de sayısız örnekleri ile. İşe en başından başlayalım; Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “Hak” kelimesi için 5 farklı tanımlama var ve bunlardan birisi “Verilmiş emekten doğan manevi yetki” olarak belirtilmiş. Yani, emek vermişseniz, ömür vermişseniz, verilmiş emekten doğan bir hakkınız var. Modern hukuk anlayışından önce semavi dinler, insanların temel hak ve özgürlüklerine ilişkin kurallar getirmiş, belli bir açıklıkla bu haklar belirtilmiştir. Yine insanlık tarihi boyunca verilen adalet mücadelesi sonucunda elde edilen kazanımlar da artık insanlığın ortak mirası olmuştur. Bizler de bu ortak mirasın mirasçılarıyız. Birleşmiş Milletlerin 4 Aralık 1986 tarih ve 41/128 sayılı kararı “gelişme hakkını bireylerin ve halkların hakkı olarak kabul ederken, bu hakkı her insanın ekonomik, toplumsal, kültürel gelişmeye katılma, katkıda bulunma ve ondan yararlanma yetkisi” olarak kabul etmektedir. Toplumsal gelişmeye, yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin gelişmesine ve bu günkü konumuna gelmesine katkıda bulunmuşsak, mevcut olanaklardan eşit şekilde yararlanmaya da yetkimiz var. Bu hak “verdiğimiz katkıdan doğan yararlanma yetkisi”dir. Evrensel adalete ulaşma ve ileriye taşıma çabasının elbette sonu yoktur ancak bu gün bulunduğumuz başlangıç sayılacak noktada en azından evrensel hukuk ve Avrupa normlarından doğan insani haklarımızın ayrımsız bir şekilde ve çifte standartlara kurban edilmeden uygulanmasını sağlamak durumundayız. Hak ve Hukuk mücadelemiz bu zemine oturtulmalıdır. Bunun için de öncelikle var olan düzenlemelerin ve uygulamaların bilinmesi, eşit şekilde bizim için de talep edilmesi ve teslim edilmesinin sağlanması gerekiyor. Bu gün “meşru” kabul edilen bazı çifte standartların kabul edilmemesi, ilgilileri birleşmiş milletler kararlarından tutun da, evrensel hukuk ve Avrupa normlarının uygulanmasına davet, giderek mecbur etme yönünde öncelikle hukuk zemininde mücadele edilmesi gerekiyor. Hakkınızı almanız için sadece haklı olmanız yetmiyor, o hakkı almak için evrensel hukuk çerçevesinde mücadele etme iradesini göstermeniz gerekiyor. Park yerinde, park halinde duran aracınıza birisi çarptığında siz kesinlikle ve tamamen haklı olsanız da hakkınızı almanız için mahkemeye gitmeniz, hukuk mücadelesi vermeniz gerekiyor. Dönüp geriye baktığımızda, sefilliğe ve ezilmişliğe ne kadar vurgu yaparsanız, bu haksızlıklara maruz kalanların da o kadar zayıf, pasif ve baskı altına alınabilen kurbanlar olduğunu görürüz. Artık bu toplumun ezilmişliğine değil, gücüne vurgu yapma, ciddi, gerçek anlamda bir sivil toplum örgütünün oluşmasına çaba harcama ve öncelikle hukuk zemininde hak arama zamanıdır. Yalvararak ve el-avuç açarak hak mücadelesi anlayışı çağ dışı ve asla başarıya ulaşamayacak hastalıklı bir anlayıştır.
Sadece kayýtlý kullanýcýlar yorum yazabilir! Powered by !JoomlaComment 3.12 Copyright (C) 2007 Alain Georgette / Copyright (C) 2006 Frantisek Hliva. All rights reserved. |
< Önceki | Sonraki > |
---|